-
Bozkırlı Muhammed Kudsi Efendi (Memiş Efendi), Sadece Konya'nın değil, bütün Anadolu'nun ilminden ve feyzinden istifade ettiği, büyük âlim ve ünlü velilerimizden birisi de, Me-miş Efendi
-
1171'de (1757) İstanbul'da Yenikapı Mevlevîhânesi yakınlarındaki bir evde dünyaya geldi. Doğumuna 'eser-i aşk' ve 'cezbetu'llah' terkipleri tarih düşürülmüş, kendisine mevlevîhânenin
-
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, 'Piş, ol da bozulmadan kurtul. Yürü, Burhâneddîn-i Muhakkık gibi nur ol. Kendinden kurtuldun mu tamamıyla burhan olursun. Kul yok oldu mu sultan olur' anlamınd
-
Şeyh Ali Semerkandî, Hicrî 720 / Miladî 1320 yılında İsfahan'da doğmuştur. Babası Yahya Efendi'dir. İkinci Halife Hz. Ömer'in torunlarındandır Küçük yaşta Kur'ân-ı Kerim'i ezberled
-
Hayreddin Efendi, Halvetiyye tarikatının dört ana kolundan Cemâliyye'nin pîri, Çelebi Halîfe diye bilinen Cemâl-i Halvetî'nin yanında yetişmiştir. Pîrdaşı Sünbül Sinan Efendi, Cemâl-
-
150 (767) yılında Gazze'de doğdu. Doğum yerinin Askalân olduğu rivayeti bu şehrin Gazze'ye komşu oluşuna bağlanabilirse de Yemen'de dünyaya geldiğine dair rivayeti izah etmek kolay değild
-
Kur'an'ı ezberleyip kuvvetli bir dinî tahsil gördükten sonra Osmancık Medresesi'ne müderris oldu. Yine bu arada iyi bir tıp tahsili yaptığı da anlaşılmaktadır. Hayatı hakkında en geniş
-
Üftâde'nin keşif ve mârifetle ilgili görüşlerinin özünü, 'Mülk ve melekût âleminde bulunan şeylerin tamamı size keşif yoluyla görünse şeriata uygun biçimde izah etmeye gücünüz y
-
"Kaynaklarda uzun boylu, güzel yüzlü, seyrek sakallı olarak tanıtılan Emîr Sultan'ın on iki terkli taç üstüne yeşil imâme sardığı, ömrünü derin bir zühd ve takvâ içinde ibadet ve
-
Tasavvuf ehlinin ve özellikle vahdet-i vücûdun aleyhinde söz söyleyen ulemâyı da tarikat adına şeriatta ihmal ve gevşeklik gösterenleri de şiddetle eleştirmiştir. Ona göre Hz. Peygamber
-
http://www.diyanet.tv Büyük alimlerimizin, gönül yolcularının hayat hikayeleri... Gönül Sultanları, TRT Diyanet'te. Hüdâyî, halktan sultanlara kadar uzanan geniş bir tesir halkası meyd
-
Dilden dile nakledilen menkıbe ve kerametleri halkın gönlünde taht kurmasını sağlamış, ziyaretçileri her devirde artarak devam etmiştir. Daha sağlığında hayatını tehlikede gören pek
-
Tasavvufî halk edebiyatı şairleri zümresi içinde yer alan Hüdâyî, sade ve hikemî mahiyette tekke şiirleri yazmıştır. Daha çok ilâhi tarzındaki bu şiirleri bir divan oluşturacak sayı
-
Devletşah'ın Teẕkire'sinde (s. 196-197) Şems'in sorusu, 'Mücâhede, riyâzet, ilim tahsili ve tekrarından maksat nedir?' şeklindedir. Mevlânâ buna, 'Sünnet ve şeriat edeplerini bilmekt
-
Mevlânâ'daki dinî-tasavvufî düşüncenin kaynağı Kur'an ve Sünnet'tir. 'Canım tenimde oldukça Kur'an'ın kölesiyim ben. Seçilmiş Muhammed'in yolunun toprağıyım ...' beytiyle bunu dile
-
Mevlânâ'nın müridleri çoğunlukla halk tabakasındandı; her sanat ve meslekten insanlar semâ meclislerine katılıyordu. Bununla birlikte onun dönemin yöneticileriyle de yakın ilişkisi vard
-
Kādiriler arasında Abdülkādir-i Geylânî'den sonra tarikatın ikinci pîri sayılan Eşrefoğlu Rûmî daha hayatta iken büyük bir velî kabul edilmiştir. Evliya Çelebi, Eşrefoğlu'n
-
Hacı Bektâş-ı Velî'nin nasıl bir sûfî kimliği temsil ettiği, hangi tarikat çevresine dahil olduğu, kendi adını verdiği yeni bir tarikat kurup kurmadığı, Bektaşîliğin onunla ilgisi
-
Halvete ve riyâzete çok önem veren Şâbân-ı Velî hayatının son yedi yılını dergâhındaki halvethânede geçirmiştir. Onun bu sırada namazlarını tayy-i zaman ve tayy-i mekân ile Kâbe
-
Mecdî'nin, 'Tarikat mensubu güvenilir kişilerden rivayet edilmiştir' kaydıyla naklettiğine göre Somuncu Baba, Şeyh Şücâüddin Karamânî'ye, 'Ankara'da Hacı Bayram adlı bir müderris vard
-
Evliyânın büyüklerinden. Tasavvuf ehlinin çok tanınmışlarından olup, Seyyid-üt-Tâife denmekle meşhûrdur. Künyesi, Ebü'l-Kâsım'dır. Cüneyd bin Muhammed 822 (H.207)'de Nehâvend'de do
-
Bâyezîd coşkulu davranışları, taşkın sözleri ve samimi hali ile çevresindekiler üzerinde derin tesirler bırakmış ve seçkin bir zümrenin kendi görüşleri etrafında toplanmasını sa�
-
Mevlânâ, Şems-i Tebrîzî ile karşılaştıktan sonra halkla tamamen alâkasını kesmiş, medresedeki derslerini ve müridleri irşad işini bir yana bırakıp bütün zamanını Şems ile sohbet
-
Abdülkādir-i Geylânînin tasavvufu, şeriata ve dinin zâhirî hükümlerine titizlikle bağlı kalma esasına dayanır. O, her an Kuran ve hadislere uygun hareket etmeyi şart koşar. Ona